9 Aralık 2007 Pazar

* YAZILARIM / Hıdırellez, Dilber.



DİLBER
Her yaz Sapanca’ya gidince bir yardımcıya ihtiyacım oluyor haliyle.
23 sene önce yine bana yardıma gelen bir teyze vardı.
Çingene…
Biz çingene değiliz Romanız derler hep!
Ama hayatımda tanıdığım en temiz, en gururlu ve en iyi insan…
Yıllarca geldi, gitti bize…
Sonra yurtdışına taşınınca yine onu unutmadım ve bayramlarda el yettiğince yardımlar etmeye çalıştık. Çocuklarımın resmini ölünceye kadar koynunda taşımış…
Toprağı bol, mekanı cennet olsun.

Şimdi bahsi geçen Dilber onun gelini.

Siyah saçlı, kara gözlü, esmer…
Kapı gibi, enine boyuna, güçlü kuvvetli bir kadın…
Kınalı ellerindeki parmakları altın yüzüklerle dolu, bileğinde bilezikler şıngır şıngır.



Görümcemin eczanesinde karşılaştık ilk.
Beni tepeden tırnağa bir süzdü… Kara gözlerini dikip;
Napacan beni dedi…
Yardımcıya ihtiyacım var, ben rahatsızım belimden dedim…
Niye? dedi…
Trafik kazası geçirdim belim kırıldı uzun süreli bir şey yapamıyorum, ağrıyor dedim, sanki hesap vermek zorunluluğum varmışcasına…
Hemiiii dedi acıyarak bakıp…
Peki o zaman! Dedi.
Beni gözü tuttu belli ki.
Kim kimi işe alıyor belli değildi…

O zaman anladım ki biz bu Dilber’le çok eğleneceğiz. Kendine has insanları hep severim.
Ufak bir pazarlıktan sonra ben haftanın 5 günü gel dedim. Gerek yok, sana 4 gün yeter dedi…
Peki dedim…
Cumaları erken giderim Pazara çıkıyorum dedi...
Peki dedim…

Yarın görüşürüz dedi. Döndü, kapıya doğru yöneldi ve kapının orda durup bana döndü;
Beni 9 da evden al arabayla gel ben o yokuşu çıkamam! Dedi…
Baka kaldım…
Bizim mahalleyi bilirsin caminin karşısındaki mavi ev dedi…
Peki dedim…

Altın dişini göstererek kocaman bir gülümsemeyle gülümsedi ve döndü gitti…

Sonra yazları hayatımda Dilber maceraları başladı.

Sabah saat kaçta uyanırsam o zaman gidip alıyordum onu…
Biraz geç kalırsam bana kızıyordu!
Her sabah beni muhakkak kapısında biraz bekletirdi…
Bunu özellikle yaptığını tahmin ediyordum ve beklediğim için kızmıyordum.
Bu onun etraftaki komşularına cakasıydı…
Dilber hanıma seslenir misiniz bekliyorum kendisini derdim orda dikilip bana bakan birisine…
Bu Dilber’in çok hoşuna giden bir şeydi. Hanım evine kadar arabayla onu almaya geliyor ve kendisine de hanım diye hitap ediyordu! Bu çingeneler arasında hafife alınmayacak bir gururdu…

Salına salına gelirken etrafına şöyle bir bakar kimler bakıyor diye, mağrur gülümseyerek arabanın arka koltuğuna yerleşir ve…
“gidelim” der!
Peki…
İşte en koptuğum an budur… Şöförüne komut veriyor sanki… Gülmemek için kendimi zor tutarım her sabah.
Akşamları evine bıraktığımda da arabadan iner ve bana döner;
“beni yarın kocamın bakkalından al” der…
Peki…

Kocasının bakkalı olması da ayrı bir hava meselesi orada onun için özellikle belirtiyor sanırım.

Evde iş yaparken, arada yok olur… Bakarım nerede diye bahçeye çıkmış salıncağa oturmuş keyif yapıyor.
Bir gün kızım geldi dedi ki; Dilber abla hastalandı galiba yukarıda odada yatıyor…
Hemen koştum yanına tansiyonun mu çıktı neyin var dedim…
Bana şöyle bir gözünü açıp ters ters baktı!
Dün akşam torun uyutmadı biraz uyuyayım dedim ama senin kız müziği açıyor uyumak ne mümkün dedi!
Söyle kapatsın biraz, sende kapıyı kapat giderken dedi…
Peki…

İnanılmaz bir kadın yani… Her gelen yardımcı genelde beni çalıştırır yada öyle süslü olur ki beni yardımcı yerine koyarlar ama bu başlı başına bir ekol…

Bir gün sabah erken gidip alacağım tuttu…
Bu seferde sinirlendi bana…
Bak erken geldin dedi (saat 9.00) senin yüzünden yüzüklerimi takamadım unuttum dedi. Olsun bizde kimse yok dedim…
Kimse gelmeyecek mi bu gün dedi… Hayır Dilber dedim…
İyi saçımı da dün akşam boyayamadım dedi… Utanmasa bana sen boya diyecek ama çekindi sanırım.
Dese boyardım aslında…
Dilbere hizmet etmeye alıştım nasılsa!
Geçen sene Sapanca’ya ilk gidişimde evini taşımış bulamadım ve kocasının bakkala gittim.
Bu sene gelemez Dilber sana ayağı çok ağrıyor hasta, ameliyat olacak merdiven çıkamıyor dedi…
Peki yinede beni götür birisini önersin bana dedim…
Gittiğimizde Dilber kapı önünde oturuyordu beni görünce yine altın dişini göstererek bir güldü hoş geldin dedi…
hoş bulduk Dilber geçmiş olsun dedim.
Sağol dedi…
Bu sene gelemeyecekmişsin birisini önerde senin gibi çok temiz olsun ama onu alayım dedim…
Niye gelemeyecekmişim? Dedi… Gelirim dedi…
Eee, ayağın rahatsızmış dedim… Kocası da bakakaldı yazık yalancı durumuna düştü…
Olsun ben sende yorulmuyorum ki hep yatıyorum zaten dedi….
Dilber bari yüzüme söyleme yahu dedim gülerek…
Yalan mı? Dedi…
Doğru!
Oradan birisi niye alıyorsun Dilberi o zaman dedi…
İşte bu yüzden alıyorum… Çok dürüst! Dedim… Neyse onu söylüyor… ve hiçbir şeye tenezzül etmeyecek kadar doğru biri dedim…

İşte benim için işten daha önemlisi buydu…
Dürüst bir insan.

Gerçi aklından geçip de bana direk söyleyemediği şeyleri söyleme yolu bazen farklı oluyordu ya neyse…
Fala bakıyordu bana ve sözüm ona falda gördüklerini söylüyordu…
İçinde ne varsa söylüyordu:)

Bir gün bana dedi ki;
Sen rahatına çok düşkünsün… g..tünle oturup ağzınla buyuruyorsun …dedi… falın ondan sonrasını hiç anlamadım gülmekten…
Bu kadını anlatmakla bitiremem yaşamak lazım ancak öule anlayabilirsiniz.
Çok da anlayışlı bir kadındır.
Senin çok misafirin geldi bu aralar paraya sıkıştıysan çekinme sakın söyle ben veririm sana dedi bir gün:)
Teşekkür ettim aklımda bulunsun dedim…

Sağ olsun eşimi de gözü pek tuttu…
Kocan seni çok seviyor dedi bana bir gün…
Nerden anladın dedim… Bende sandım ki sana bakışından, davranışından filan diyecek…
Ben etrafta dolaşırken, temizlik yaparken hiç bakmıyor bana dedi…..
Hay Allah’ım… Sen çok yaşa emi Dilber…

Bakalım önümüzdeki yaz da gelecek mi bana?
Benim ihtiyacım yok çalışmaya, her şeyim var benim ama sen doğru bir kadın bulamazsın diye sana acıyorum da geliyorum diyordu:)
Peki…

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Günseli ne güzel anlatmışsım..Ne sabirli .. ne hoşgörülü bir insansın. Nasıl bir bakış açısı yaratmışsın kendine.. Ben yapamazdım. Çok hoş.
Dilek Özkoçak

gunseli dedi ki...

:) Tarzı olan insanları severim. Çingenelerin kendi yaşam tarzı ve hayata bakışı çok farklıdır. Genlerle geçen pervasızlıklarını değiştirmeye çalışmak yerine kabullenip keyfini çıkartmayı tercih ediyorum.

A.Recai Gürle dedi ki...

Emsali olmayan aşk bu, öldüren vurgun bu, hastalık bu... Ahh... Çingene sevdası bu, güllü dallı al yanaklı... Biçareyiz beya...

Sevgili Günseli, harika anlatımın için teşekkürler. Bir yudumda okudum. Bir o kadar da, yaşadım. Çanakkale'de onlarla bereber yaşamak çok zevkli. Her gün müzik eve eğlence var kederli yaşamlarında.